Son yıllarda scooter, elektrikli scooter, elektrikli bisiklet gibi araçların sayısının hızla arttığı herkesçe malum. Çevreci, pratik ve kişisel araç kullanımına göre çok daha ucuz olması sebebiyle bu araçları kullanan kişi sayısı büyük kentler başta olmak üzere dünyanın hemen her yerinde hızla artıyor.
Mikro mobilite adı verilen bu yeni ulaşım modeli özellikle gençler arasında çok yaygın. Ancak mikro mobiliteden herkes aynı ölçüde memnun değil. Kaldırımlara park edilen araçların yayalara engel olduğu, 25 30 km hıza çıkabilmelerine rağmen kullanmak için herhangi bir ehliyet gerekmemesi sebebiyle kazalara yol açtığı, hem sürücüler hem yayalar için tehdit ve rahatsızlık unsuru olduğu gibi şikayetler birçok kentli tarafından yüksek sesle dile getiriliyor. Öyle ki bazı büyük kentlerde bu araçların kullanımına sınırlar getirilmeye başlandı. İstanbul da bu kentlerin içinde. Kent merkezindeki ilçe belediyeleri, kaldırımlara park edilmiş scooterları kendi ekipleri ile toplamaktan ilçe içindeki kullanımını yasaklamaya varan önlemler alıyor.
Fakat gerçekten bu önlemler sizce yeterli mi? Ya da adil mi? İklim krizinin etkilerini her geçen gün biraz daha sert bir şekilde hissederken çevreci ulaşım modüllerini tamamen yasaklamak ne kadar mantıklı? Elektrikli scooter ve bisikletlerin yaşlı, engelli, bebek arabalı kentliler başta olmak üzere tüm yayalara problem yarattığı bir gerçek, ancak bu ulaşım modüllerini yasaklamak yerine gerekli düzenlemeleri yapmak ve sağlıklı bir şekilde kent içi ulaşıma dahil etmek uzun vadede herkes için daha faydalı. Üstelik bu çözümleri üretmek teknoloji sayesinde son derece kolay!
Yeni bir gelişmenin beraberinde getirdiği sorunu ortadan kaldırmanın en kolay ve keskin yolu tabii ki de soruna yol açan aracı yasaklamak! Parislilerin bulduğu çözüm de bu oldu. Yapılan referandum sonucu halkın %90’ı e-scooterlar başta olmak üzere mikro mobilite araçlarından kurtulmak istedi. 2022 yılında Paris’te elektrikli scooter kazalarında 3 kişinin ölüp 450’nin üzerinde kişinin de yaralandığı hesaba katıldığında çıkan bu sonuca şaşırmamak lazım.
Elbette ki bu sorunu çözüyor, ancak öte yandan bulunduğumuz çağda ne gelişmenin önüne geçmek ne de temiz ulaşım modüllerini bu kadar hızlı bir şekilde gözden çıkarma lüksümüz var. Burada tüm sorumluluğu kullanıcıya yüklemek maalesef gerçekçi değil. Yerel yönetimlerin bir hukuksal düzlem tanımlaması, paylaşımlı e-scooter girişimcilerinin de bu düzenlemelere uyması gerekiyor. Aksi takdirde Paris’teki referandumun diğer kentleri de etkilemesi ve bu olanaktan tüm kentlilerin mahrum edilmesi mümkün.Paylaşımlı e-scooterların yarattığı problemleri, alınan önlemleri ve teknolojinin hangi aşamalarda daha aktif olarak kullanılabileceğine gelin beraber bakalım.
Burada teknolojinin imkanlarından biraz daha geniş ölçekte faydalanmak mümkün. Finansal kuruluşların kara listeleri gibi paylaşımlı scooter girişimcileri de çok rahat bir şekilde kendi içinde kara listeler paylaşabilir, belirlenmiş ceza puanının üstüne çıkan kullanıcıların hiçbir paylaşımlı scooterı kullanmasına izin vermeyebilir. Böylece işletmelere ya da yayalara rahatsızlık veren park etme sorunları kolayca çözülebilir. Aklınıza hemen sistemin nasıl yanıltılabileceğine dair hinlikler mi geliyor? Öyleyse onları ortadan kaldıralım. Çünkü fotoğrafın çekildiği konumla aracın konumunun aynı olup olmadığını tespit etmek günümüz teknolojisinde gerçekten çocuk oyuncağı.
Kullanıcının yüz doğrulama ile kimlikle eşleştirilmesi bir önceki maddede bahsedilen kara liste için de kullanılabilir. Kara listeye alınan kişilerin başkalarının kimliği ile araç kiralamasının önüne kolayca geçilebilir.
Görüldüğü üzere yeni bir teknolojiyi engellemek yerine toplumsal ihtiyaçlara ve kurallara uygun bir şekilde regüle etmek mümkün. Özellikle teknoloji bize bu kadar çok imkan sunarken. Fakat burada tüm aktörlerin birlikte hareket etmesi mühim. Yerel yöneticiler, paylaşımlı scooter girişimcileri ve teknoloji şirketleri kafa kafaya verdikleri zaman sorunları hızlıca çözebilir ve sürdürülebilir ulaşımın daha da yaygınlaşmasının önünü açabilirler.
İlginizi çekebilir: Açık bankacılık nedir?
Peki Techsign olarak biz tüm bu sürecin neresindeyiz? İşimiz müşteriyi uzaktan sisteme kayıt ederken güvenliği sağlamak. Hem firmanın, hem müşterinin, hem de firmanın içinde yer aldığı sektörün güvenliğini sağlayacak çözümler geliştirmek. Müşterini uzaktan tanı (Know Your Customer) çözümlerine yalnızca finans sektörünün ihtiyacı varmış gibi bir algı var ancak bu örneklerde de görüldüğü üzere birçok farklı sektörünün de KYC çözümlerinin içinde yer alan modüllere ihtiyacı var.
Yaş doğrulama yaparken kullanıcı beyanı yerine OCR ile doğum tarihi üzerinden hesaplama yapmak, yüz doğrulama ile kimliğin gerçekten kullanıcıya ait olduğunu teyit etmek, yine yüz doğrulama ile kullanıcının kara listede olup olmadığını kontrol etmek ve hatta Pay by Face çözümü ile müşterilerin ödemesini yüz doğrulama ile almak. Bunların hepsi Techsign çözümleri ile hem mümkün hem de son derece kolay.
Techsign’ı seçmek için daha fazla sebebe mi ihtiyacınız var? İşte burada:
Techsign’ın çözümleri ile ilgili detaylı bilgi almak için hemen bizimle iletişime geçin!